BASKI RESMİNİN USTALARI
Günümüz sanat ortamında gravür sanatına olan ilgi her geçen gün daha da artıyor. Dünyanın pek çok yerinde gravür sanatının değişik örneklerini sunan müzeler yaygınlaşıyor. Ülkemizde de bir gravür müzesi var; İMOGA( İstanbul Grafik Sanatları Müzesi). Bu müze Türkiye’de üretilen baskı resmin belleğinin çok önemli bir bölümünü barındırıyor.
Gravür sanatının teknikleri ve algılama boyutları da varsıllaşarak gelişiyor. Gravür, bir çoğaltma tekniği olmaktan çok, özgün bir yapıt üretmenin, baskı resmin sanatçılara sunduğu olanaklarla yeni bir yaratı evreni oluşturmanın olanağı olarak algılanıyor. Bu gelişim düzeyi gravür meraklısı sanatseverleri de daha bir heyecanlandırıyor ve gravür resimler her geçen gün daha çok alıcı kitlesine ulaşıyor.
Arete Sanat Galerisi, yaz mevsimini, baskı resmin ustalarının yapıtlarıyla renklendirmek, zengin bir sanat şöleni sunmak için Türk ve Dünya resminin önemli sanatçılarının özgün baskı resimlerini sanatseverlerle buluşturuyor.
Gravür( ahşap, metal, muşamba baskı), litografi (taşbaskı) ve serigrafi ( ipek baskı) teknikleriyle üretilen baskı resimlerden oluşan sergide 50 sanatçımızın yapıtları yer alıyor.
Düş ve gerçek arasında salınan izleklerin etkin olduğu, her biri kendi alanında yetkinleşmiş özgün yaratıcıların, en özgün yapıtlarıyla bir buluşma; ‘’ Baskı Resminin Ustaları’’ sergisi.
Sergi Açılış
Gravür, sanat ve matbaacılık dünyasında büyük bir zarafetle kullanılan, ayrıcalıklı bir baskı tekniğidir. Bu özgün metod, çukurbaskı ya da oyma baskı olarak bilinir ve sanat eserlerinin üstün detay ve incelikte yaratılmasında kullanılır. Ahşap, metal veya taş levha üzerine, elle kazıma veya asitle yedirme gibi çeşitli tekniklerle aktarılan bir görüntüyle başlar.
Gravürün büyüleyici sürecinde, levha mürekkep ile kaplandığında, mürekkep sadece çukur bölgelerde tutunur. Levhanın yüzeyi temizlendiğinde ise mürekkep, sadece çukurların bulunduğu yerlerde kalarak, görüntüyü oluşturur. Ardından, levha üzerine yerleştirilen kağıda baskı uygulanarak, sanat eserinin benzersiz detayları kağıda aktarılır.
Gravür, 15. yüzyıldan bu yana sanatçılar tarafından ustalıkla kullanılmış ve evrim geçirmiştir. Günümüzde birçok sanatçı, gravür baskı tekniğini tercih ederek, eserlerine özgünlük ve derinlik katmaktadır. Aynı zamanda, matbaacılık dünyasında da 19. yüzyılın sonlarına kadar kitaplardaki resimlerin kaliteli reprodüksiyonu için yaygın olarak kullanılan gravür, günümüzde fotogravür veya tiftruk baskısı (rotagravür) gibi modern uygulamalarla hala değerini korumaktadır. Bu zarif teknik, sanatın evrensel dilinde, detay ve estetikle buluşarak izleyiciyle derin bir etkileşime geçmeye devam etmektedir.
Özgün Baskı Teknikleri
Taş baskı, sanat ve baskı dünyasında önemli bir yer edinmiş bir tekniktir ve el litografyası olarak da bilinir. Bu teknik, kireç taşı üzerine yağlı mürekkeple çizilmiş şekil ve yazıların basımını içerir. Gravürleme ve modern ofset litografyanın temelini oluşturan taş baskı, yağın suyu itme özelliğine dayanır.
Kireç taşı, gözenekli bir yapıya sahip olan kalsiyum karbonattan oluşur. Baskı kalıbı olarak kullanılacak kireç taşı, özel bir mürekkeple çizilmiş yazı veya resmin yer alacağı düz bir levha haline getirilir. Yüzeyi pürüzsüzleştirilene kadar tesviye edilir. Yazı ve resim, mürekkebin yağlı olması özelliğine sahip özel bir mürekkeple taşa nakşedilir. Bu yağlı mürekkep, arapsakızı eriyiği ve nitrik asidin karışımıyla hazırlanır.
Baskı kalıbı, yazı işlemleri tamamlandıktan sonra terebentinle silinir ve ardından suya sokulup çıkarılır. Kireç taşı, gözenekli olduğu için yazılar ve resim çizgileri haricindeki alanlar suyla dolup, mürekkep emmeyi sağlar. Ardından baskı taşına mürekkep sürülerek, mürekkep yazıların bulunduğu susuz bölgelere emilirken, sulu bölgelerden itilir. Kağıda uygulanan baskı ile istenilen görüntü elde edilir.
Bu süreçte gözeneklere emilen mürekkep bitene kadar baskı yapılabilir. Kalıplar saklanarak ileride tekrar baskıda kullanılabilir. Kalıbın terebentinle silinip suya sokulması, tekrar baskı yapmak için yeterlidir. Mürekkep rengi değiştirilerek farklı renklerde baskılar elde edilebilir. Renk ayrımına göre hazırlanan taşlar, aynı kağıt üzerine sırayla basıldığında renkli taşbaskı elde edilmiş olur.
Taş baskı tekniği, 1831 yılında Türkiye'ye girmiş ve ilk atölye İstanbul Üniversitesi'nde kurulmuştur. İlk basılan kitaplar askeri eğitim amaçlıydı. Anadolu'da da büyük şehirlerde taş baskı atölyeleri kuruldu. Ancak 20. yüzyılın başlarında tipografinin gelişmesiyle birlikte taş baskıcılık, modern teknik baskıcılığa yerini bırakmıştır.
Serigrafi, bir seri baskı yöntemi olup, uzun bir geçmişe sahiptir ve son zamanlarda endüstrinin gelişimi ile birlikte endüstriyel ürünlerin markalanmasında önemli bir yer edinmiştir. Bu sanaat dalında, polyester ipek kumaşının ahşap veya metal bir çerçeveye gerilmesi temel bir adımdır. Ardından, kumaş, fotofilm emülsiyonu adı verilen bir film tabakasıyla kaplanır ve ışıkta pozlandırılır. Bu süreçte, basılması gereken grafik, kumaşa bir şablon gibi çıkar.
Işığa duyarlı bölgeler, su yardımıyla boşaltılır ve hassas bir şablon oluşturulur. Oluşturulan bu şablona "kalıp" denir. Baskı işlemi, bir ragle denilen (ağzı keskin bir kauçuk) aracılığıyla gerçekleştirilir.
Serigrafi baskısı, çeşitli malzeme ve yüzeylere uygulanabilme özelliğine sahiptir. Bu yöntemle yuvarlak baskılar kolayca yapılabileceği gibi, matbaanın baskı yapamadığı metal, seramik, kumaş ve cam gibi malzemelere de baskı yapılabilir. Bu, serigrafinin çok yönlü ve geniş bir uygulama alanına sahip olmasını sağlar.
Ahşap baskı, Japon sanatının önemli bir parçası olan geleneksel bir tekniktir ve renkli baskı yapmak için özel olarak oyulan ahşap blokları içerir. Bu sanat tekniğinde her renk için ayrı bir ahşap bloğu kullanılarak çok katmanlı ve zengin renkli tablolar oluşturulur. Bu yöntem, 17. yüzyılın ortalarından 19. yüzyılın ortalarına kadar özellikle Yedo okulu tarafından kullanılmış ve "ukiyo-e" olarak adlandırılmıştır, ki bu da "yüzen dünyanın resimleri" anlamına gelir.
Yedo okulu, bu tekniği özellikle Tokyo'nun Yoshiwara bölgesinde (genelev mahallesi) kullanarak, çoğunlukla günlük hayattan sahneleri ve bu bölgenin karakteristik görüntülerini resmetmiştir. Genelev mahallesinin yanı sıra, ahşap baskı, manzara resimleri ve mitolojik öğeler gibi çeşitli konuları da içermiştir.
Bu sanat tekniği, ahşap blokların detaylı bir şekilde oyulması ve renklendirilmesi sürecini içerir. Her bir blok, belirli bir rengi temsil eder ve katmanlar üst üste bindirilerek tamamlanan görüntü oluşturulur. Yüksek kaliteli ahşap baskılar, zengin renk paletleri, incelikli detaylar ve sanatçının ustalığı ile tanınır.
Yedo okulu, Japon sanatını etkileyici bir şekilde şekillendirmiş ve aynı zamanda Batılı sanat akımlarına da ilham vermiştir. Ahşap baskılar, İzlenimciler (empresyonistler) ve post-izlenimcileri (post-empresyonistler) gibi sanatçıları etkileyerek, dünya çapında sanatın evrimine katkıda bulunmuştur. Günümüzde bile ahşap baskılar, sanat tarihinde önemli bir yer tutmakta ve sanatseverleri etkilemeye devam etmektedir.