HÜLYA DÜZENLİ
1957 yılında Samsun’da doğdu. 1980 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü / Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Adnan Çoker Atölyesi’nden yüksek mezun oldu. Aynı yıl Türkiye’deki ilk özel sanat eğitim kurumu olan İstasyon Sanat Akademisi’nin kurucu üyeliğini yaptı. 1980-1982 yılları arasında Nurullah Berk ile, 1981-1993 yılları arasında Sabri Berkel ile, 2001-2002 yılları arasında Adnan Çoker ile çalıştı. Halen aynı kurumda Resim ve Grafik Bölümü Başkanı’dır.
1981 ve 2010 yılları arasında Avusturya, Hollanda, İtalya, Fransa, Mısır, İngiltere, İspanya, Macaristan, ABD, Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerde bulunan müzelerde kültür ve sanat anlatımları yaptı. 1995’ten 1997’ye kadar, Portakal Kültür Merkezi’nde “resim, sanat tarihi, Türk resim sanatı tarihi, oryantalizm” konulu seminerler verdi. 1996 ile 1997 yılları arasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda öğretim görevlisi olarak çalıştı. 2000’den 2001’e kadar Kadir Has Üniversitesi, Hasan Yelmen Dericilik Yüksek Okulu’nda “Tasarım” dersi verdi. 2007 yılında “Disegno/Desen” (İstasyon Sanat Akademisi yayını) kitabını yazdı. 2009 yılından beri “snt”/Sanat Dergisi’nde devamlı olarak sanatçılar ve sanat yapıtları hakkında yazılar yazmaktadır.
Birçok kişisel sergi açmış, karma sergilere katılmış, Türkiye’yi temsilen Moskova’da sergi açmış olan sanatçı, birçok sergiyi de düzenlemiş, küratörlük yapmıştır. Sanat çalışmalarına serbest olarak İstanbul’da devam etmektedir.
Kapılarını 3 Mart 2010’da açan Arete Sanat Galerisi, Ankara’lı sanatseverleri yeni sanat yansımaları ile buluşturmayı sürdürüyor.
Arete’nin sanat yolculuğunun yeni konuğu İstanbul’dan tanınmış bir isim: Hülya Düzenli.
Arete Sanat’ın Hülya Düzenli Sergisi, 5 Mayıs saat 18.30’da açılacak ve 30 Mayıs’a kadar devam edecek
Yapıtları hakkında sanatçı şöyle söylüyor: Uzun zamandır insan durumlarının üzerinde çalışıyorum. Beni yaşamın kendisi ilgilendiriyor, bu belki başka yaratı alanlarında da aynıdır. Ancak benim için asıl olan fantastik bir dünya olamadı. Yaşamın kendisi nedir? Yaşamı nasıl algılıyoruz? Bu algılama için yardımcı disiplinler neler olabilir? Sıradan insanlar olarak paylaştıklarımız arasında ki denge nedir? Doğanın bahşettikleri ile insanın ürettikleri birbirini tamamlıyor mu? İnsan kendi dışındaki insanlara tahammül edebiliyor mu? İnsan kendi dışındaki varlıklara tahammül edebiliyor mu? Ürettiklerini eşitlikçi bir şekilde paylaşabiliyor mu?